Osmanlı Zamanında Kurulan İlk Medreseler: Eğitim, Toplumsal Cinsiyet ve Adalet Perspektifinden Bir Yolculuk
Tarih yalnızca geçmişi anlatmaz; geleceğe nasıl yürüdüğümüzü de şekillendirir. Özellikle eğitim tarihi, bir toplumun düşünme biçimini, eşitlik anlayışını ve sosyal adalet vizyonunu anlamak için güçlü bir aynadır. Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde kurulan ilk medreseler de bu aynanın en parlak yüzlerinden biridir. Ancak mesele sadece “hangi medrese önce kuruldu” sorusu değildir; asıl önemli olan, bu kurumların toplumsal cinsiyet rolleri, çeşitlilik ve adalet açısından ne anlam ifade ettiğidir. Gel, bu hikâyeyi birlikte çözümleyelim.
İlk Osmanlı Medreseleri: Temellerin Atıldığı Yer
Osmanlı Devleti, 14. yüzyılın başlarında bir beylik olarak ortaya çıktığında, eğitim kurumları da henüz şekillenmeye başlamıştı. Bu dönemde kurulan ilk medreseler şunlardı:
İznik Medresesi (1331): Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi tarafından fethedilen İznik’te kurulmuştur. Osmanlı’nın ilk resmi medresesi kabul edilir.
Bursa Orhaniye Medresesi (1339): Devletin ikinci büyük eğitim kurumu, Bursa’nın başkent oluşuyla birlikte burada açıldı.
Bursa Yıldırım Bayezid Medresesi (1390’lar): Daha ileri düzeyde eğitim veren, dönemin önemli alimlerini yetiştiren kurum.
Edirne Darülhadis Medresesi (15. yüzyıl): Hadis eğitimi üzerine uzmanlaşmış, Osmanlı ilim dünyasında derin iz bırakmış bir kurum.
Bu medreseler yalnızca dini ilimleri değil; matematik, astronomi, mantık, edebiyat gibi alanları da kapsayan bir eğitim anlayışını temsil ediyordu. Ancak asıl soru şu: Bu kurumlar toplumsal cinsiyet ve sosyal adalet açısından nasıl bir miras bıraktı?
Kadınların Perspektifi: Empati, Sosyal Etki ve Sessiz Güç
Erken Osmanlı medreseleri doğrudan erkek öğrencilere yönelikti. Kadınların bu kurumlara resmi erişimi yoktu; bu da dönemin toplumsal yapısının açık bir göstergesiydi. Ancak bu, kadınların eğitime tamamen uzak kaldığı anlamına gelmez. Osmanlı toplumunda kadınlar:
Vakfiyeler yoluyla eğitim kurumlarını desteklediler. Kadın hayırseverlerin kurduğu vakıflar, medreselerin finansal sürekliliğinde önemli rol oynadı.
Ev içi eğitimde ve çocukların ilk eğitiminde kritik bir konumdaydı. Kadınlar, değerler aktarımı ve dini bilgilerin nesilden nesle geçmesinde görünmeyen öğretmenlerdi.
Saray çevresinde kurulan özel kütüphane ve ders halkalarında entelektüel üretime katkıda bulundular.
Bu, bize şunu gösteriyor: Kadınlar doğrudan medrese kapısından giremese de, sistemin vicdanı ve sürdürücüsü oldular. Empatiyle, koruyucu bir bilinçle eğitimin toplumsal etkisini genişlettiler.
Erkeklerin Perspektifi: Yapı, Sistem ve Çözüm Odaklılık
Medreselerin kurumsal inşası ve yönetimi büyük ölçüde erkeklerin elindeydi. Bu da onların eğitim sistemine daha analitik ve yapısal bir katkı yapmalarına yol açtı. Erkek ulema, Osmanlı’nın devlet düzeninin şekillenmesinde önemli roller üstlendi:
Hukuk, fıkıh ve siyaset teorisi gibi alanlarda devletin işleyişine entelektüel temel sağladılar.
Medreseleri birer “bürokrat yetiştirme kurumu” hâline getirerek sosyal mobiliteyi teşvik ettiler.
Bilimsel araştırmalar ve tercüme faaliyetleriyle Osmanlı’nın dünyayla bilgi alışverişini güçlendirdiler.
Bu çözüm odaklı yaklaşım, Osmanlı’nın yüzlerce yıl ayakta kalacak idari ve entelektüel altyapısını oluşturdu. Ancak aynı zamanda, kadınların potansiyelini dışarıda bırakan bir “daralma”ya da yol açtı.
Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Bağlamında Medreseler
İlk Osmanlı medreseleri, dönemin koşullarına göre çeşitlilik açısından ilerici sayılabilir. Farklı etnik kökenlerden gelen öğrenciler burada eğitim görmüş, Bizans ve Arap dünyasından ilim adamları ders vermişti. Ancak toplumsal cinsiyet açısından tablo aynı derecede kapsayıcı değildi.
Bugünden bakıldığında, bu durum hem bir eleştiri hem de bir fırsat olarak görülebilir:
Eleştiri çünkü kadınlar, sistematik olarak eğitimin kurumsal yüzünden dışlanmışlardı.
Fırsat çünkü bu tarihsel gerçek, bugünün eğitim sistemlerinde daha kapsayıcı modeller tasarlamak için güçlü bir ders niteliğindedir.
Geleceğe Bakış: Geçmişten Ders Almak
Bugün üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve eğitim reformları toplumsal cinsiyet eşitliğini merkeze alıyor. Osmanlı’nın erken dönem medreselerinden çıkarılacak en önemli derslerden biri de budur: Eğitim yalnızca bilgi aktarmak değil, toplumun adalet ve eşitlik vizyonunu da şekillendirmektir.
Kadınların empatisiyle toplumsal vicdanı, erkeklerin analitik gücüyle sistemsel çözümü birleştiren bir eğitim anlayışı, yalnızca geçmişin eksiklerini tamamlamakla kalmaz; geleceği de daha adil bir zemine taşır.
—
Peki sen ne düşünüyorsun? Osmanlı medrese geleneğinden bugüne neleri taşımalıyız? Eğitim sisteminde çeşitlilik ve toplumsal cinsiyet eşitliği için hangi adımlar atılmalı? Yorumlarda düşüncelerini paylaş, birlikte geçmişin derslerinden geleceğin yol haritasını çıkaralım.